Kanser
Tanı ve Tedavİsİnde
Kullanılan Testler

Tarama Testleri

Kanseri bulgular ortaya çıkmadan erkenden tanımak için riskli bireyler üzerinde yapılan, çok hassas olmamakla beraber ucuz olup çok hızla sonuç veren testlere tarama testleri diyoruz. Kanserin kesin tanısı biyopsiyi takiben yapılacak patolojik inceleme ve analiz ile konulmaktadır. Tarama testleri tanı koydurucu testler olmayıp sadece riskli bireylerden hangilerinde tanı amaçlı daha komplike ve pahalı patolojik testlerin yapılması gerektiğine karar vermekte kullanılan testlerdir.

Henüz tüm kanser türleri için tarama testi bulunmasa da, sık görülen pek çok kanser türü, tarama testleri sayesinde, erken evrede tespit edilebilir. Meme, Prostat ve Rahim Ağzı kanserleri bu türlerden sadece bir kaçıdır.

  • Meme kanseri: Kadınlarda görülme oranı en yüksek olan kanser türüdür. 40 yaşından sonra yılda bir kere mamografi veya ultrasonografi testini yaptırarak bu hastalık erkenden fark edilebilir.
  • Prostat kanseri: Erkeklerde en sık görülme oranına sahip olan ikinci kanser türüdür. Kişinin aile hastalık geçmişinde bu hastalık var ise 40, yoksa 50 yaşından sonra yılda bir kere PSA testini yaptırması ve muayene olması, erken tanı için son derece kritiktir.
  • Rahim Ağzı kanseri: Bu kanser türünün erken teşhisi için 20 yaşından sonra 3 yılda bir kez Smear testi, Kolposkopive Işıklı tarama yöntemleri kullanılmaktadır.
  • Kolorektal kanserler: 50 yaşından sonra dışkıda kan, kolonoskopi, genetik olarak ise septin 9 geni metillenmesi ile taranabilir.

Kesin Tanı

Kanserin kesin tanısı, hasta dokuya ulaşılarak, patolojik inceleme sonucunda konulur. Bu amaçla kanserli doku önce morfolojik olarak incelenir ve gerekli durumlarda farklı kanser hücrelerine özgün reaktifler ile boyanarak tanı konulur. Kesin tanının bu yöntemlerle konulamadığı durumlarda kanser türlerine özgün genetik değişiklikler araştırılarak kesin tanı konmaya çalışılır.

Tümör Profilleme Testleri

Kanser tanısı histopatolojik yöntemlerle konur ve tanı konulduktan sonra detaylı incelemelerle hastalık evrelendirilir. Hastalığın türü ve evresi hastalığın nasıl tedavi edileceği konusunda önemli bilgiler vermekle birlikte kanserlerin tedaviye verdiği yanıt ve kanserlerin agresifliği bireyden bireye farklılık gösterebilmektedir. Bu farklılıklar, tümörlerin biyolojilerinin farklılıkları ile açıklanabilir. Tümörlerin biyolojik farklılıklarını incelemeye yönelik “Tümör Profilleme Testleri” tümörlerin nasıl gelişeceği ve hangi tedaviye nasıl yanıt vereceği hakkında bilgi veren önemli testlerdir.

Bu testler kanserde kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin uygulanmasında her geçen gün daha fazla kullanılmakta, tedavilerin başarı şansını arttırdığı gibi hastaların tedavilerin toksik etkilerinden korunmasına da yardımcı olmaktadır.

Likit Biyopsi

Non invaziv veya minimal invaziv yöntemlerle yani tümörün ortaya çıktığı tiroid veya karaciğer gibi dokulara müdahale etmeden kan veya diğer vücut sıvılarında tümöre ait hücre veya nükleik asitlerin analizi işlemi sıvı biyopsi veya likit biyopsi olarak adlandırılmaktadır.

Likit biyopsi genellikle kanser tanısı almış hastalarda tedavi etkinliğini değerlendirmek, tedaviye karşı direnç gelişip gelişmediğini klinik bulgu vermeden saptayabilmek ya da ortaya çıkar ise yeni tedavi hedeflerini belirlemek amaçlı olarak yapılmaktadır. Bununla birlikte tümörlü dokuya ulaşımın güç ya da olanaksız olduğu durumlarda da likit biyopsiye başvurulabilmektedir.

Son zamanlarda kanserin klinik herhangi bir bulgu vermeden önce de kandan ya da diğer vücut sıvılarından da tespit edilebileceğinin anlaşılması üzerine likit biyopsiler kanserin erken tanısı için de kullanılmaya başlamıştır.

Likit biyopsi için bugün en çok kanda serbest dolaşan DNA tercih edilirken, kanda dolaşan tümör hücreleri ve ekzozom denilen yapılar da kullanılabilir. Kan dışında idrar, beyin omurilik sıvısı ve bronkoskopi esnasında elde edilen lavaj sıvısından da likit biyopsi yapılabilmektedir.

Kalıtsal Kanser Testleri

Kanserlerin genellikle çok küçük bir oranı kalıtsaldır yani anne veya babadan kalıtılan genetik değişiklikler nedeni ile ortaya çıkarlar. Halk arasında daha çok meme ve kalınbarsak kanseri için kalıtsal yatkınlık bilinse de pek çok kanser türü için kalıtsal faktörler sorumlu olabilir. Kanser hastalığına yatkınlığın bilinmesi her geçen gün artan önleyici tıbbi veya cerrahi uygulamalar ve daha erken yaşlarda başlanan tarama programları sayesinde artık moral bozucu değil hayat kurtarıcı bir bilgi haline gelmiştir.

Bu testler önemli maliyeti olan testler olup yatkınlığı doktoru tarafından tespit edilmiş kişilere yapıldığı zaman bilgilendirici ve hastalara faydalı olabilecektir.

Kalıtsal kanser testleri ailesinde yüksek kanser riski bulunan ve öncelikle kanser hastasında kan ya da tükrük örneğinden çalışılır. Bu test hasta test ve olası sonuçları hakkında bilgilendirildikten ve onayı (onamı) alındıktan sonra gerçekleştirilir. Bu test sonucunda ailedeki kanser yükünü açıklayan bir mutasyon bulunduktan sonra diğer aile bireyleri de istekleri doğrultusunda bu mutasyonun varlığı aöısından araştırılır.